Geçmişi bugünde yaşatan bir yazar Marguerite Yourcenar. Onu yaşanan dil ve zaman çağına götüren de budur bir anlamda. Zenon’dan Hadrianus Anıları’na, Bir Ölüm Bağışlamak’tan Alexis ya da Beyhude Mücadelenin Kitabı aralanan bilinç ışığında yazarın bu duyarlıktaki izlerini buluruz. Tarih’i yaşanan zamana dönüştüren bakışının en temel izleği insanın insanda yaşadığıdır. Dünü anlatırken bir ayna tutar yüzümüze. Matthieu Galey, izlerden/düşüncelerden yola çıkarak, ömrünün uzunca bir dönemini geçirdiği "ada"sında onunla uzunca bir söyleşiyi gerçekleştirir. Yourcenar, ABD’de kendisine yurt edindiği "Monts-Déserts" (Issız Tepeler) adasında yazı yolculuğundan söz eder. Dünyaya açılır oradan; yaşadıklarına, tanıklıklarına, farklı coğrafyalardaki ve içteki yolculuklarına uzanır. Bir yapıtın düşüncesinden yazmanın anlamına, çevrenin kirlenmesinden kadının özgürlüğüne, inanma biçimlerinden bağlanma düşüncesine uzanan geniş bir dil/düşün yolculuklarına çıkarır okurunu. Bir yazarın dünyasına tutulan aynada zamanın tanığı olma düşüncesinin içerdiğini de görmek mümkün. Aynı zamanda taşıyıcı belleğin ışığında hayatımızdaki yerini anlamak için iyi bir yolculuk sunuyor bize, Açık Yourcenar, yazarını arayan okurun yazarıdır. Kapı önlerinde gezinmez, vitrin olmayı öteler, bilgi ve dilçağına çağrı yaparak, tarihin sessiz yolları, tutkunun gizemli labirentlerine çağırır okurunu. Yazı "ün" değildir ona göre; anlamdır, anlatmadır, bağ kurmadır. Bir "iletici yazarı, yazma eylemini ise önü alınamaz bir tutkunun ötesine geçirir; hayatı dünyayı algılama yolu olarak nitelendirir. Der ki; "Gerçek yazarlar gereklidir: Başkalarının bir şekil vermeden duyumsadıkları şeyi ifade ederler ve bu yüzden tüm baskılar onları susturur." Yazdıklarına bakınca, bilgece bir duruşu olduğunu gözlersiniz. Dünyayı kavrama, yazıda yeniden görme/gösterme bilincinin sabrı da diyebiliriz onun bilgeliğine... Açık Gözler, biraz da bunu anlatıyor bize...
Feridun Andaç