Cemre ileriye bakıyordu yürürken. Elmas ise, geçmişine tutulmuş o kırık aynadan seyrediyordu ileriyi. Böylece yürüyerek eve geldiler. Kafasındaki yaraları temizledikten ve saç namına her şeyden kurtulduktan sonra evde ona kanı, kanın rengini, kandaki kadınsılığı hatırlatan ne varsa salonun ortasına topladı: kırmızı süzgeci, kırmızı terliklerini, kırmızı deri kordonlu kol saatini, kırmızı kaplı defterleri, kırmızı kalemleri, geceleri ilk zamanlar korkmasın diye dayısının odasına taktığı kırmızı gece lambasını. Lambayla arasında bir husumet yoktu. Aksine ıssız gecelerde ışığıyla onu aydınlatmıştı. Lambayı sırf rengi yüzünden fırlatıp atmak vefasızlık gibi geldi. Ama sözlüğüne yeni kelimeler eklemek ve eskilerini gözden geçirmek vakti gelmişti. Vücudunun ona yaptıklarından sonra vefa da gözden geçirilecek kelimelerden biriydi.
Yıllar sonra en yakın arkadaşı, atmaya kıyamadığı ama artık sararmış solmuş kırmızı bir paltonun başında cenaze töreni düzenlerlerken ‘Eşyalarla kurduğun bu ilişkiyi insanlarla da kurabilmeni çok isterdim’ diyecekti.
Basım Yılı | 2020 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 266 |
Yazar | Tuğba Turan |