Panait Istrati’nin “Arkadaş”ındaki Adrian yaşamı nasıl mı anlar? Şöyle anlar:“Edebiyatı ve güzel sanatları sevmek, dünyanın güzelliklerinden yararlanmak, insanları ezenler arasına katılmamak, dolayısıyla, maddi açıdan en azla yetinmek, haksızlık etmeden, kardeşçe yaşamak, iyi bir dost bulup sevmek, çevresine elinden geldiğince iyilik etmek...”Kızılay’ın ortasında durun. Sağa sola, arkaya öne bir göz atın. Üstünüze üstünüze gelen paltolu, gocuklu, hele hele sürekli elleri kulaklarında “cep”leriyle konuşan griliğin içinden, arasından, yanından, köşesinden bir seçme yapmaya kalkın.Mutlaka başka bir renk çıkacaktır içinden. Tanımadığınız, bir daha hiç karşılaşmayacağınız bu insan kalabalığından tek kişi çıksın, grilikten sıyrılıp mavi olsun örneğin, yeter.Habire, bile bile kötülüklerle mi karşılaşır insan? Kim demiş, hiç de öyle değil. İyilik mıknatısı galiba insanın kendi elinde...Artı eksiyi çekmez mi? Çeker.Artı olmakta yarar var o zaman.Eksilik uzak olsun, eksi eksiyi itsin, çatık kaşlılık bitsin.Sokaklarda, geniş caddelerde kaybolurken, ekmek arası döner yerken, kitapçılarda kaçamak müzik dinlerken, ayakkabı boyacısının fırçası son cilada parmağınızı gıdıklarken, parkta bir bankta anlamsız gözlerle etrafa bakarken, sokak köpeği önünüzde pörsümüş kara burnu ile yaltaklanırken...Yüzünde bir kıvrım, bir kıvrım daha.Bak güleceksin, tutma kendini güleceksin.Gül, insanları ezenler arasına katılma, gül.Haksızlık etmeden, kardeşçe yaşamak için, durma, gül...
Tanıtım Metni