Gözüm kaldı, amansız dünya malında,
Ne yaşadıysak yalnız dünya namına.
İçimdeki, hasret meyvesi dalında,
Sözle saldırıyorum bahar damına.
Ne çıkarsa kâr, haramı karıştırma,
Başımın altındaki korkunç gölgeye.
Alın akıyla ulaştığım bölgeye,
Kendine, sakın yaramı alıştırma.
Herkes kırar mı sevdiğini, sevdikçe?
Herkes ulaşır değil mi diledikçe?
Yalnız seveceğin dilenci değilse,
Verme aşkı, muhtacın bile eğilse.
Elbet kırar, gözde tek kendisi varsa,
Kırılan kişi olmalı, maşuk harsa.
Gönül muhip bir sese sığmaz, ses darsa,
Sözün tunç çağı, hasretin aç bir arsa.
...
Birkaç kuruş masaya zorla bıraktım.Bırakmasam bir dahaki gelişime ne içeri girebilir ne de buranın çayını hayatımın sonuna kadar içebilirdim. Bununla beraber arkamdan düzenbaz, tokatçı, üç kuruşu bile veremeden kaçan bir sefil denirdi. Hem bu yaşımda hem tam hayatımı dengeye getirmeye çalışırken böyle büyük ithamlar itibarımı zedelerdi. Kendi kendime güldüm. “İtibar” kelimesini nerede, kimden duymuştum acaba? Kelimenin gerçekten ağırlığı, saygınlığı vardı. Bazı kelimelerin telaffuz edildiğinde ağızda böyle kekremsi bir tat bırakmasına nispeten bambaşka bir histi bu. “Keşke” dedim kendi kendime “Keşke her kelime böyle dokunsa ruha...” Düşüncelerin süratle aklımın caddelerinde dolaşması hiç bitmeyecek gibiydi. Bıraktım pisti onlara. İstedikleri gibi lastik yaksınlar. Yorulmuştum mücadele etmekten! Yürüyordum. Hayata bunun için gelmişim gibi. Kendime karamsar, kendime karanlık bir yönden bakarak!
Basım Yılı | 2021 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 273 |
Yazar | Yıldırım Erkan Tavşan |