Sıradan adamlar, kadere teslim olur; idealist adamlar ise kaderlerini kendileri seçerler. Dünya tarihine adını altın harflerle yazdırmış hiçbir kahraman yoktur ki kendi kaderinde irade-i cüziyesini kullanmamış olsun. Büyük adamlar, hayatlarını belli bir ideal çerçevesinde şekillendirirler. Bu idealleri onların varoluş sebebidir. Kendi tercihleriyle seçtikleri hayatlarında başlarına ne gelirse gelsin isyan etmez, zorluklar karşısında diz çökmez, bilakis aşacak bir yol bulurlar. Hanibal'ın dediği gibi “Ya bir yol bulurlar ya bir yol açarlar.” Büyük adamların hayatlarında yaşadıkları acı ve trajedi onları zayıflatmaz, bilakis suyun demiri çeliğe dönüştürdüğü gibi onları çeliğe dönüştürür; daha da güçlü, daha iradeli, daha kavi yapar. Türk edebiyatının büyük şairi, Millî Mücadelemizin manevi mimarı Mehmet Âkif, inanç ve ideali uğruna mücadeleye başladığında gittiği yolun “ateşten bir yol” olduğunu biliyordu. Bu yüzden geçtiği ateşten yoldan hiçbir zaman sapmadı, en çaresiz olduğu anlarda dahi kimseye boyun eğmedi, sarsılmaz imanı ve çelik iradesiyle kendi seçtiği kaderini yaşadı. Ateşten Yolda Bir Şair Mehmet Âkif, büyük şairin bu yolda yaşadıklarından bir kesit.