Yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi, merhum Özal’dan beri Türkiye’nin hep gündeminde olmuştur. Bu konuda en geniş imkanlar, kendisi de üstün başarılı bir yerel yönetici olan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gerçekleştirilmiştir. Şu hususun altını kesinlikle çizmeliyiz: Yerel yönetimlerde adem-i merkeziyet (yerinden yönetim) başkadır, idari özerklik başka, siyasi özerklik ise tamamen başkadır. Bunların arasında dağlar kadar fark vardır. Bu tamamen Avrupa yerel yönetim özerklik şartına anlam yüklemekle alakalıdır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın ana teması yerel yönetimleri güçlendirmek olmasına rağmen, çekinceler dikkatle incelendiğinde her şekilde yorumlanacak ve esnetilecek muğlak ifadelerle dolu olduğu görülecektir. Türkiye’nin tecrübe ettiği demokratikleşme süreci, yeni anayasa tartışmaları, Türk kamu yönetimini yeniden yapılandırma çabası, AB’ye tam üyeliğin stratejik bir hedef olarak benimsenmesi ve barış süreci gibi faktörlerin etkisi ile yerel yönetimlerin özerkliği ve yerel demokrasinin güçlendirilmesi Türkiye siyasetinde yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Türkiye’de yerel özerkliğin güçlendirilmesi tartışılırken, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı siyasetçilerin, akademisyenlerin ve kamuoyunun sürekli olarak zikrettiği, söylemlerini ve iddialarını dayandırdıkları temel metin olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, bu tartışmalarda ilgili taraflar Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na her daim farklı anlamlar yüklemekte ve bu belge farklı şekilde ve çoğu zaman bağlamından koparılarak yorumlanmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmanın amacı, Türkiye’de yeniden yapılandırılan yerel yönetimleri Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uyum açısından analiz etmek ve Özerklik Şartı çerçevesinde yerel yönetimlerin özerkliğini güçlendirmek için atılabilecek adımlara ilişkin önerilerde bulunmaktır. Özerklik, yerel yönetimleri geliştiren bir faktör olabilir. Ancak özerkliği bağımsızlık olarak değerlendirmek, ona başka anlam yüklemek ve amacının dışında kullanmak büyük bir hata ve yanılgıdır. Özerklik amacının dışında kullanılırsa, kendinden beklenen faydalar sağlanamaz ve tam tersine kötü sonuçlarla karşılaşılabilir. Temel problem merkezi yönetimin ve yerel özerkliğin denge-fren sisteminin nasıl olacağı ve nasıl gerçekleşeceğidir. Dengenin olacağı yer genel anlamda, yerel özerkliği tehdit etmeyecek ve gücünü zayıflatmayacak kadar merkezi denetim ve kontrol, yasalar dışına çıkmayacak, haddini aşmayacak ve kontrol edilebilecek noktaya kadar idari özerklik verilebilir. Bunların dışındaki yetkiler ileride telafisi mümkün olmayan ve geri dönülemeyecek kayıplara, zararlara sebep olabilir. Devlet rızaya ve gönüllülüğe bakmaz. Devleti kuran kurucu bir irade vardır. Devlet asla bir sivil toplum kuruluşu değildir. Dünyada çeşitli halkların meydana getirdiği birçok devlet vardır. Hiçbir devlet rıza ve gönüllülüğü esas almaz. Kürt siyasal hareketi kendi içinde demokratikleşememiş, çoğullaşamamış, özgürleşememiş, bireyler kendi görüş ve kanaatlerini belirtememiş ve bölücü örgütün tahakkümü, etkisi ve baskısı altında kalarak kendini ifade edememiştir. PKK adlı terör örgütü tamamen Kürt siyasal hareketinin üzerinde bulunmakta ve politikaları bölücü örgüt belirlemektedir.
Basım Yılı | 2018 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 221 |
Yazar | Murat Aygen |