Geçmişe dönüp, bu kitabı yazma arzumun kaynağını bulmaya çabalayınca; o kadar çok nedenle karşılaştım ki!... Bu başlangıcı, tek nedene bağlamayı başaranlardan olmayı istedim. Sadece, basit bir nedenle yola çıkmanın sadeliğini özledim ve..."Rahmetli dedemin defterini okumaya başlayınca farkında olmadan başka bir zamana doğru yolculuğa çıktım: Akıl, gönül, kalp, sezgi gibi kavramlar ve aralarındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilme isteğim sonucunda elinizde tutmuş olduğunuz bu kitap ortaya çıktı:İster aklın, ister kalbin algı kapısından girsin, sezgi dediğimiz bilgi, bir bütünün birden kavranması, bir bağlantının vasıtasız keşfedilmesi anlamındadır. Kalbe doğan sezgi, çok dar bir açıdan bakan ama çok iyi gören bir göze benzer.Aynı şeye iki ayrı yolla ulaşılabilen insan kalbi ve aklı, bu "şey" üzerinde iştiraktedir. Akıl keşfeden ve düğümleri çözebilen bir yetiyken, kalp gerek kendi bildiğine, gerekse aklın bildiğine bağlanma (iman etme) amacıyla hareket eder. Bu iki yetimiz dokuma tezgâhındaki mekikler gibi; biri bir yöne diğeri diğer yöne doğru çalışsalar da, sonuçta insan bilinci denen kumaşı dokurlar."Bu eserde; psikoloji, mantık ve felsefe kavramlarından yola çıkarak, Kur’an ayetleri kılavuzluğunda insanın, varlığa ve kendine bakışına ışık tutmaya çalıştık. Ve Gazzâli’den düşen yansımalarla aynamız sırlandı.