“Güzel günleri özlüyorum… dedin ve ağlamaya başladın baba, sanki geçmişteki bir hatan yüzünden pişmanlık içindeydin. Ve evimiz kocaman olmasına rağmen yüzün gülmüyordu. Benim temiz kıyafetler içinde olduğumu gördüğün halde mutlu olamıyordun.”
Değişen koşullara, geçmiş ile geleceğin sırlar dolu göbek bağı beklenmedik bir anda kesilirken yazar sınır tanımaksızın benimsediği sürrealizm akımının etkisiyle yaraları soğukkanlı bir şekilde sarmayı başarıyor. Okuyucu, bir kız çocuğunun rüyalarına dahil olarak mutluluğa adanmış hayatın öngörüleriyle yitirilen umutları kıskıvrak yakalayabilecektir. Hikâye Ayana adında bir büyükanne tarafından anlatılırken yazar, savrulmuş itiraflarını toplayarak gözler önüne sermeyi ihmal etmiyor.
Mucizeler bir aynak kuşunun kanatlarının altından yeryüzüne ulaşırken, taşıdığı sırlar iç dünyanıza dokunmayı başarabilecektir. Yazarın düş ve gerçek arasındaki yolculuğuna şaşırtıcı bir şekilde tanık olurken kaderin tatlı ve acı sokaklarında kaybolmamak imkânsızlaşacaktır.
