O hep ama hep sıradan kalmalıydı. Sadece o değildi en azından; bu saatin her bir parçasını üreten fabrikadaki işçi, parçaları kontrol eden uzman, parçaların gerekli yerlere ulaşmasını sağlayan tır şoförü, parçaları birleştiren ve saati bitiren usta, saatin gerekli yerlere ulaşmasını sağlayan diğer tır şoförü, saati satan dükkan sahibi satıcı, saati yetişkin oğlu utandığı için onun yerine kendisi alan anne, annesini beklerden dışarıdaki kaldırımın üzerindeki karıncaları sayan yetişkin adam, onu görüp kendi oğluna “bir gün sen de böyle olacaksın evladım” diyen baba, babasının dediği her şeye harfiyen uyan çocuk, çocuğun kafa sallamasını izleyen ve her gün balkonda oturup etrafa bakan dul teyze, dul teyzenin tombul kedisi, tombul kedinin yakalamayı bir türlü beceremediği kuşlar, kuşların pislediği cadde, caddede yürüyen insanlar ve o insanlardan biri olan saat parçası fabrikasındaki işçi gibi herkes, her şey ve her olay sıradan olacaktı, sıradan olmalıydı, sıradan kalacaktı ve sıradandı. Her zaman her şey böyle olmuştu ve, ya da çünkü, böyle olmalıydı. Sıradan ve iz bırakmadan yaşanmalıydı.
Tanıtım Metni