O günden sonra koşarak varmaya başladım sınıfa. Sessiz bir yarış başladı Görkem’le aramızda. Kâh o kapardı sandalyeyi kâh ben. Bazen de sahibinin oturmasına izin verirdik aramızda anlaşmışçasına. Hatta sandalyeyi sınıftaki cılız çocuklara verdiğimiz de olurdu. İkimiz de daha o yaşta en iyi despotizmin azıcık da eşitlikçi görünerek yapıldığının farkındaydık herhalde. Gel zaman git zaman birkaç veli daha çıkageldi ellerinde plastik sandalyelerle. Bir oldu iki, iki oldu dört sandalye. Biz Görkem’le artık daha iyi organize olmaya başladık. Sessiz bir uyum vardı aramızda. Biz ikimiz, haftada üç gün banko oturuyorduk dört sandalyenin birine. Öyle bir ayarlıyorduk ki ikişer gün de sahipleri otururdu kendi sandalyelerine. Sınıfın kalanının da ayda bir iki gün oturmasını sağladık herhangi bir plastik sandalyeye. Herkesin hâlinden memnun olduğu sessiz bir düzen vardı sınıfımızda. Bu şekilde, günler günleri, haftalar haftaları kovalamaktaydı ki bir gün dersin ortasında sınıfın kapısı çalındı ve içeri bir veli girdi… Lütfen seçiniz. Nasıl devam etsin hikâye...
Tanıtım Metni