“Senin için ölü olduktan sonra neden seve seve ölmeyeyim ki, sen benden gittikten sonra neden ben de daha ileriye gitmeyeyim ki?” Biyografileriyle özellikle sanatçı ruhunun derinliklerine ışık tutmakta ne kadar usta olduğunu gösteren Stefan Zweig, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat’te bu defa dikkatini “sıradan” bir yaşamın olağanüstü bir gününe ve yirmi dört saatlik bir fırtınaya tutulan bir kadının ruhuna yoğunlaştırıyor. Bu küçük kitap aynı zamanda, Zweig’ın birçok öyküsü ve novellası gibi analize açık, klasik bir “vaka örneği” niteliğinde. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig’ın kaleme almayı sevdiği marjinal karakter ve olaylardan bir başkası. Bir ömrü dolduran büyük bir suskunluğun, tek bir mektupla, son bir patlamayla bozulması. “Mektup”un ne kadar tehlikeli bir edebi form olduğunun göstergesi.
Tanıtım Metni