Üretilen gıdaların yaklaşık üçte birinin israf edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Şüphesiz bu israfın tek sorumlusu tüketiciler değildir. Tedarik, üretim, lojistik gibi pek çok farklı aşamalarda önemli miktarda gıda kaybının yaşandığı biliniyor. Fakat hanehalkı düzeyinde israf edilen gıda pek çok araştırmacının dikkatini çekmekte. Bunun en büyük sebeplerinden biri hanehalkı düzeyinde yani evlerde yapılan gıda israfının, gıda ile alakalı pek çok pratiğin, anlamın, söylemin, dinî inancın, kültürel değerlerin, materyalin, kabiliyetin ve piyasa, devlet gibi makro aktörlerin çeşitli düzenlemelerinin kesişim noktasında duruyor olduğu gerçeğidir.
İşte bu araştırma; gıda israfını tüketicinin kişisel, bilişsel ve psikolojik özellikleriyle açıklamaya çalışan baskın paradigmaya bir alternatif sunma amacını taşır. Gıda israfını tüketicinin sıradan, gündelik hayatına yerleştirir. Böylece tüketicinin gündelik hayatta karşılaştığı irili ufaklı pek çok aktörün pratikleri ve söylemleriyle etkileşimi neticesinde ortaya çıkan gıda israfına daha sosyolojik bir pencereden bakar.