Hiçbir şey olmamış gibi birbirimize rol yapmak, iki yabancı gibi davranmak, konuşmamak, açılmamak beni kahrediyordu. Onu üzmemek için doğru olan bu muydu?
Bazen yatağının kenarına oturduğumda hüzünlü olduğumu fark edince; "Seni karşımda yıkılmış görmek istemiyorum!" diyordu.
Konuşamıyoruz, dertleşemiyoruz, böyle giderse bir veda bile edemeyecektik...
Yapayalnız kaldığımızda ne yapardık? Acaba bir yol göstermek istemez miydi? Yaşananların, yarım kalan bir yaşamın suçlusu, sorumlusu biz miydik?
Önerilerine, yön vermelerine yokluğunda öylesine ihtiyacımız olacak ki. Bunları konuşmak, kendini çok zorlamak anlamına geliyordu sanırım. İçinde sıkışıp kaldığımız durum, her ikimiz için de zordu.
Onda ortaya çıkan bu farklı kişilik ve değişiklik nasıl açıklanabilirdi?
Yaşadığımız sevginin sonsuza kadar sürmesini Tanrı'dan kendisi dilememiş miydi? Bunu silip atabilir miydi? Bu mümkün müydü?
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 1. Hamur |
Sayfa Sayısı | 174 |
Yazar | Esin Emin Üstün |