"Arafa bir daha göremedi Nur’u. Öğleden sonra da serbest bırakıldı. Aynı gece, gün ağarmadan az önce, astılar onları. Hapishane avlusunda, büyük bir çukur kazıp, içine attılar. Ama ne ki, sayımda kırkdokuz çıkıyordu! Tekrar saydılar, bir kişi eksikti! İngiliz, kağıtlarına imza yerine basılmış haçları saydı, elli. Cesetleri üçüncü kez saydılar: Kırkdokuz! Gün ışıdı. Deyrut kara bir kuyuda battı. Pazarda dükkan sahipleri müşterilerine "gitti" dediler, "Astılar adamları!" Panik içindeydiler, umutsuzdular. Ve o, bir eksik olan, korkunç karanlığı yumuşatan bir altın mumdu."