Büyük Büyükanne Webster her zaman bir savaşçı olduğunu iddia ederdi, ancak gözüpek bir savaşçı olsa da saat gece yarısını vurunca gücü tükenirdi. Görev bildiklerinden fazlasını yerine getirecek bir kadın değildi. Büyük Büyükanne Webster, Brighton’ın eteklerindeki gotik bir malikânede içedönük yaşayan, katı ve soğuk bir kadındır. 14 yaşındaki torunu, Londra’da geçirdiği küçük bir operasyonun ardından iyileşme süreci için birkaç aylığına onun yanına gönderilir. Perdeleri sürekli çekili, şömineleri hazır olduğu halde hiç yanmayan, soğuk ve nemli bu devasa malikânede kendini yapayalnız bulan isimsiz torun –eleştirmenlerin büyük bir çoğunluğuna göre Blackwood’un ta kendisi– ailesinin geçmişindeki sırları bir bir ortaya dökerken elli yıllık İngiliz tarihini de es geçmez. Harap olmuş hayatlardan oluşan bir manzaraya demirden bir özsaygıyla hükmeden Büyük Büyükanne Webster’ın yaşamı hem ürkütücü bir peri masalı hem de büyük bir malikânenin perde arkasındaki gotik çılgınlığı gözler önüne seren bir aile portresi. “Yanıltıcı bir biçimde kısa ve öz olmasına rağmen, en az dört dönemin –Victoria, Edward, savaş öncesi ve sonrası– ruhunu yankı uyandıran bir anlatımla yansıtan bir kitap... Eşsiz bir edebî deneyim.” Philip Larkin
Tanıtım Metni