“Ev sahibesi Lemercier, aile pansiyonunun tüm olanaklarını birkaç kelimeyle özetledikten sonra, beni odamda yalnız bıraktı. Bir süreliğine yaşayacağım bu odanın ortasında, aynanın tam karşısında durdum. Odaya ve kendime baktım.” Otuzlu yaşlarında olması haricinde hakkında hiçbir şey bilmediğimiz; hayattan, aşktan, kısacası her şeyden bıkmış, artık hiçbir şeyden tat almayan yorgun bir adam, kendini Paris’te bir pansiyonda bulur. Yan odadan gelen sesler dikkatini çeker. Merakla ayağa kalkar ve tavanın altında, yan odadakileri görmesini sağlayan bir delik olduğunu fark eder. Bu delikten yan odadakileri izlemeyi takıntı haline getirir. Doğum, ilk aşk, evlilik, ihanet, hastalık ve ölüm gibi pek çok şeye tanık olur. İnsan deneyimlerinin ve duygularının yabancılığını keşfederken tüm gördüklerinin felsefi imalarını da gözden geçirir. Bireyin kendi aklı dışındaki bilginin elde edilemez olduğu fikrini savunan solipsizm felsefesine dayanan Cehennem, zamanının çok ilerisinde bir romandır.
Tanıtım Metni