İspat, yargılamanın temel konularından birisi ve aynı zamanda amacıdır. Aslında ceza yargılamasında maddi olayın ispatı, hukuksal bir sorun değildir. Her şeyin delil olabileceği vicdani delil sistemi benimsenmiştir. Bu nedenle bu iki konu, genellikle yüzeysel incelenmiştir. Halbuki hukuk bir bilimdir. Bilimde, bilimsel yöntemler kullanılır. Aynı zamanda hukukun "tek/aynı" uygulanması amacı söz konusu olduğundan yöntemsel tutarlılık gerekir. Nasıl hukuk normlarının yorumu açısından genellikle pozitif bir düzenleme olmamasına rağmen belirli yorum yöntemleri kullanılıyor ve yorumcu değişse de aynı sonuca varılması isteniyorsa, maddi olayın ispatında da belirli yöntemler izlenmeli ve karar verici değişse de aynı sonuca varılmalıdır. Aksi halde sanığın tek şansı veya şanssızlığı yargıcın kişiliği olur.
Diğer yandan, her maddi olay farklı olsa da benzer olaylarla karşılaşılmakta ve bu benzerlikler benzer sonuçlara yol açmaktadır. Benzer suçlarda benzer deliller kullanılmakta, değerlendirilmekte ve hükümler oluşturulmaktadır. Ülkemizde profesyonel yargıçlar söz konusu olduğundan bu benzerlikler uygulamaya oldukça etki etmektedir. Yalnızca somut deliller değil, soyut düşünme yöntemleri de benzeşmekte, Yargıtay bu benzeşmelerden kriterler oluşturmakta ve bunlar dosyalarda uygulanmaktadır. Sözgelimi, fail ile mağdur arasında iftira atmayı gerektirecek derecede husumet bulunup bulunmadığı veya failin eyleme kendiliğinden son verip vermediği ya da ele geçirilen madde miktarı ve niteliği gibi bazı kriterler, hüküm kurmada en etkili delillerden olabilmektedir.
Hukuk; yalnızca normlardan ibaret soyut kurallar değil, aynı zamanda mahkemelerin uyguladığı ve insanların yaşamına etki eden somut olgulardır. Bu nedenle hem her olayda uygulanacak ispatlama kural ve yöntemlerini hem de uygulamada kullanılan delilleri ele alan bu kitapta; hemen her temel ve tartışmalı konuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları kullanılmıştır.