Türkiye'de devlet sırrının tespitine ilişkin usul ve esasları düzenleyen bir yasal düzenleme mevcut değildir. Devlet sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin ceza yargılamasında delil olarak ileri sürülmesi konusunda CMK'nın 47 ve 125. maddelerinde yer alan düzenlemeler yetersiz ve isabetsizdir. 6532 sayılı Kanun ile 7078 sayılı Kanunla 2937 sayılı MİT Kanunu'nunda yapılan değişikliklerle CMK'nın 47 ve 125. maddesi hükümlerinin uygulama alanı daraltılmıştır. 5271 sayılı CMK'nın aksine MİT mensuplarının tanıklığı için izin sistemi getirilmiştir.
Üç bölümde oluşan eserin, ilk bölümünde devlet sırrından ne anlaşılması gerektiği, devlet sırrının kapsamı ve tespiti konuları karşılaştırmalı hukuktan da ve yargı içtihatlarından da yararlanılarak açıklanmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde devlet sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin soruşturma aşamasında delil olarak ileri sürülüp sürülemeyeceği ve söz konusu bilgi veya belgelerin kovuşturma aşamasında delil olarak ileri sürülmesi çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Bu bölümde, ilk derece mahkemesi, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise devlet sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin ispat gücü ve ceza muhakemesinde değerlendirilmesi konuları irdelenmiştir. Sonuç bölümünde ise yazarın bazı tespit ve önerilerine yer verilmiştir.