Tanık beyanı, ceza muhakemesinde gerçeğin ortaya çıkartılmasında önemli bir delildir. İşlenmiş olan bir suça tanık olmuş kimse tanıklık yapmak zorundadır. Bu haliyle tanıklık aynı zamanda zorunlu bir kamu görevidir.
Son yıllarda örgütlü suçlulukla mücadelede hem örgütlerin dışa kapalı yapılarının çözülmesinde hem de örgütlerin talimatlarıyla işlenen suçların aydınlatılmasında tanık beyanı daha fazla önem kazanmıştır. Ancak örgüt mensuplarının işlemiş olduğu suçlara tanık olmuş kişilerin tanıklık yapmaları, örgüt tarafından engellenmeye çalışılacaktır. Bunun yanında tanık da örgüt aleyhine beyanda bulunmaktan kaçınacaktır. Bu durum, tanığın korunmasını gündeme getirecektir. İşte gizli tanıklık, bir tanık koruma tedbiri olarak bu amaca hizmet edecektir. Gizli tanıklık sayesinde hem tanık kendisi ve yakınlarına karşı tehlikelerden korunacak hem de beyanıyla gerçeğe ulaşmada önemli bir katkısı olacaktır. Tanığın korunması kapsamında gizli tanık dinlenebilmesi ve beyanından delil olarak yararlanılabilmesi imkânı birçok uluslararası metinde de yer almaktadır. Dahası, yüz yüzelik ilkesinin katı şekilde uygulandığı Anglo - Amerikan hukukunda dahi artık gizli tanıklık kabul görmeye başlamıştır. Bununla birlikte gizli tanık dinlenirken bazı sanık hakları ile duruşmaya hâkim olan ilkeler kısıtlanabilmektedir. AİHM'e göre de gizli tanık dinlendiğinde savunmanın bazı zorluklarla karşılaşacağı bir gerçektir. Ancak bu durumda dengeleyici önlemler alınarak gizli tanık beyanı delil olarak kullanılabilecektir.
Çalışmada; gizli tanığın, sanığın yargılamada sahip olduğu haklar ve ceza muhakemesi ilkeleri karşısındaki konumu, uluslararası hukuk ile karşılaştırmalı hukuk ve Türk hukukunda gizli tanıklığa ilişkin düzenlemeler incelenmiştir. Bu kapsamda gizli tanık dinlenilirken kullanılan gizli tanıklık tedbirleri ile gizli tanık beyanının hükümde kullanılmasıyla ilgili mevzuattaki eksiklikler belirlenmiş, çözüm önerileri de sunulmaya gayret edilmiştir.