“Adım Jim Hawkins. Babam, annem, ben; üçümüz Amiral Benbow Hanı’nı işletiyorduk. İnanılmaz gibi gelen serüvenim bu handa başladı. Define Adası hakkında bildiklerimi tüm ayrıntılarıyla yazmaya karar verdim. Yalnız, yine de adanın yerini bildirmeyeceğim. Bunun tek nedeni de definenin bir bölümünün hâlâ orada bulunmasıdır. Öyküye, babamın Amiral Benbow Hanı’nı işlettiği günlerden, kavruk yüzlü, ihtiyar denizcinin çatımız altına sığındığı günden başlıyorum. Daha dünmüş gibi aklımdadır. Bir öğle sonrasıydı. Sağ yanağında büyükçe bir kılıç yarası bulunan bir adam, kapının önünde belirdi. Hanın kapısına ağır adımlarla geldi. Bir el arabasında taşınan sancağı kendisini izliyordu. Koyu kara ve yağlı saçlarının örgüsü, kirli mavi elbisesinin kirli yakasına kadar uzanıyordu. İri yarı bir adamdı. Elleri, yara izleriyle kaplıydı. Tırnakları kara ve tırtıklıydı. Islık çalaraktan, koyu gözden geçirdi. Gerçek bir gemi kaptanı gibi yüksekten konuşuyordu. Fakat ne olursa olsun yıpranmış kılıklı ve kaba dilliydi. Ama hiç de sıradan bir tayfaya benzeyen yanı yoktu. Daha çok, sert bir kaptan veya ikinci kaptan olabilirdi. El arabalı adam bize onun yük postası ile bir gün önce Loyıl Corc’a geldiğini, sahil boyundaki hanlar hakkında bilgi edindiğini anlattı. Bizim hanI övmüş olacaklar ki tenhalığından dolayı burasını seçmişti. İşte konuğumuz hakkında bütün öğrendiklerimiz bunlardan ibaretti.”
Tanıtım Metni