14 Mayıs 1950 seçimlerinde Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti (DP) büyük bir başarı elde etmiş ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) 27 yıllık iktidarına son vererek iktidara gelmiştir. Demokrat Parti'nin iktidarda kaldığı 1950-1960 dönemi, Türkiye'nin hem ekonomik anlamda dünya kapitalist sistemiyle bütünleşme hem de dış politika ve savunma alanlarında Batı ile bütünleşme çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdir. Türkiye bu yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Batılı müttefiklerinin oluşturduğu siyasi ve askeri yapıların güvenilir bir parçası olmuştur. Bu dönemde Türkiye-ABD ilişkileri güvenlik temelindeve askeri temelde şekillenmiş, Türk dış politikasının şekillenmesini derinden etkilemiştir. Ancak 1957 yılından itibaren Bloklar arası yumuşama, Menderes'in ABD'den yeterli ekonomik destek görmemesi, Orta Doğu buhranları ve Kıbrıs sorununda ABD'nin kendi lehine izlediği politikalara bağlı olarak DP'nin dış politikasında değişiklikler görülmüştür.
DP'nin son dönem dış politikasına göre, Türkiye'nin ABD dışında başka ittifak alternatifleri de mevcuttu. Zira ABD'den yeterli desteği göremeyen Menderes, SSCB'ye yakınlaşmaya başlamış, Uzak Doğu ziyaretleri gerçekleştirerek NATO benzeri bir güvenlik yapılanması olan “Asya İttifakı”nı oluşturmaya çalışmıştır. Güvenliği sağlamak ve ekonomik kalkınmayı artırmak için Türk dış politikasının etki sahasını genişleten DP, ABD'ye rağmen SSCB, Uzak Doğu ve Avrupa ülkeleri ile ilişkileri çeşitlendirerek, başı dik, çok boyutlu ve daha bağımsız bir dış politika izlemeye başlamıştır. Türkiye'nin ABD ile kurduğu sıkı güvenlik ittifakında ikili ilişkilerin altın çağı DP'nin son döneminde tahribata uğramaya başlamıştır.
Bu çalışma, Demokrat Parti'nin ABD politikasını özellikle 1957-1960 yılları arasında incelerken, arşiv belgeleri ışığında tüm yönleriyle ele alıyor.