“Ben okumayı sevmem, yazmayı severim” diyen bir yazara rastladınız mı acaba? Ben bir kere rastladım, kör oldum. Cemal Süreya da rastlasaydı o da kör olurdu bence. Kulaklarım geçici bir süre duyma melekesini kaybetseydi de keşke hiç duymasaydım bu cümleyi. Ama duydum bir kere. Bunu hem de hiç sıkılmadan, adeta övünürcesine söylüyordu. Neredeyse “Sizin kadar okusam daha neler yazacak kabiliyet var bende, demek istiyordu. Ya da “Sizin seviyenize uygun kitabı yazmak için okumaya ne lüzum var, der gibi bir hâli vardı. Eskilerin cahil cesareti dedikleri bu olsa gerek. İnsan önce okumayı sonra da yazmayı öğrenir. Allah’ın Cebrail aleyhisselam aracılığıyla Hazreti peygamberine bildirdiği ilk emri oku’dur, yaz değil. Oku ki yazabileceğin konulara kapı arala. Kâinat okumayı bilenler için sonu gelmeyen bir kitap. Oku ki okumadan yazılamayacağını gör, öğren. Yazılanları okumadan yazdıklarının okunacağını umut etmek, nefesi en kuvvetli âlimlerin bile okuyarak iyileştiremeyecekleri bir budalalık hastalığıdır ancak.
Tanıtım Metni