Hiç kuşkusuz kavramlar doğru bir şekilde açıklanmadan ve yerli yerine konulmadan konunun anlaşılması mümkün değildir. Aleviliğin ne olduğunun ya da ne olmadığının ortaya konulması öncelikle etimolojik bir çalışmayla mümkün olabilirdi. Bundan dolayı kitap etimolojik analiz ve grubun kendi içinden ve dışından nasıl tanımlandıklarına ilişkin bir çalışma özelliği taşımaktadır. Alevi olarak tanımlanan grubun homojen bir kitle olmadığını açıklarken, insanların belleklerinde muğlak olarak bulunan Bektaşilik ve Kızılbaşlığın bilimsel bir ayrımının yapılması gerekiyordu. Bektaşiliğin İslami heterodoksi sayılabilecekken, Kızılbaşlığın İslam dışı öğelerle yoğrulduğu gerçeği kitabın bir başka konusudur. Devlet, zor zamanlarda veya savaş koşullarında, söylem alanında Alevileri yardıma çağırıyor ve devletin bekası için resmi ağızlarda bu durum telaffuz ediliyor. Bu türden söylemlere her zaman raslamak mümkündür. Ancak Alevilere olan bu bakış Aleviliğe olmadı ve kavramların ötesindeki gerçeklik olan Aleviler bu dönemde de açık bir şekilde baskı ve kırıma uğradılar. Kısacası devlet bir Bektaşi hırkası bulmuştu ve onu istediği zaman çıkarıyor, istediği zaman giyiyordu.
Tanıtım Metni