DİVAN ŞİİRİNDE KADIN Divan şiirinde en çok sözü edilen, güzel kadının ağzı, dişleri, dudakları, yanakları ve saçlarıdır. Burada “yan bakış” manasına gelen gamzenin dışında kalanlar, o devrin kadınının Divan şirinde en çok görülebilen uzuvlarıdır. Bu uzuvların her biri belli bazı eşya ve mefhumlara benzetilmiş, bu benzetmelerden ve uzuvların münasebetlerinden fevkalade mısralar ve beyitler meydana getirilmiştir. Bu uzuvlarla bazı din, savaş, ilm-i hücum, efsane hatta bahriye mefhum ve motifleri arasında dikkat çekici alakalar kurulmuştur. Hatta denilebilir ki, kadın güzelliğiyle alaka kurulmayan hiçbir konu yoktur. Bu durum elbette kadının Türk cemiyetindeki yeri ve önemi için ayrı bir ölçüdür.EVLİYA ÇELEBİ VE 17. YÜZYIL OSMANLI TOPLUMU Osmanlı’nın “görgü ve merakı”nı temsil eden Evliya Çelebi’yi anlatmak, şüphesiz en çok Türkçenin ustalarından Dilaver Cebeci’ye yakışırdı. O sadece büyük bir şair değil, aynı zamanda yaklaşık çeyrek asırdır “Seyyahı Fakir Evliya Çelebi” imzasıyla yazdığı yazılarla, büyük seyyahımızın üslubunu günümüzde yaşatan kalem.İlk bölümde Çelebi’nin gözünden aktarılan toplum, ikinci bölümde Çelebi ekseninde yakınınıza geliyor. Eser bu özelliğiyle sadece Evliya Çelebi’yi anlatan bir biyografik araştırma değil, aynı zamanda Evliya Çelebi’nin anlatıldığı bir sosyal tarih çalışması niteliği taşıyor.BÜYÜ Milattan önce 91 yılında Hun Hakanı Hulugu zamanında, üç ordu ile Türk ülkesine giren Çinlilerin iki ordusu ağır kayıplar vererek geri çekilmiş, birisi de ricat halinde iken arkadan hücum edilmek suretiyle önceden kazılmış büyük bir hendeğe doldurularak yok edilmişti. Harp tarihinde eşi görülmemiş bu taktik, Türk’ün savaş zekâsının çarpıcı örneklerinden biridir. Oyunumuz, o günün teknik ve medeniyetinde zirveye ulaşmış Hunlularla, batıl inançlara saplanmış Çinliler arasında geçen bu olayı konu edinmektedir.Dilaver Cebeci bu mütevazı eseri, Türk’ün ilim, teknik ve medeniyette ön sırayı alması için savaşan ateş kanlı, kor yürekli Türk gençliğine adıyor.DEVRANNÂMEKöşesinin adı “Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi” idi. Yazılarını genellikle Evliya Çelebi seyahatnamesinin üslubu ile yazardı. Bazen de Dede Korkut şivesini kullanırdı. Ama bu yazdığı yazılar edebi, siyasi ve fikri sahada olurdu. Olayları güncel takip eder, köşesinden Evliya Çelebi’yi konuşturur, o günün olaylarını onun dili ile anlatırdı. Bazen tenkitlerini kahramanlık olsun diye Dede Korkut’a çevirir, hatalı siyasileri bir güzel haşlardı.FARKLI YÖNLERİYLE TÜRKLER Uygurlarda, devlet ve millet anlayışı, çoğu zaman “erk” yani “güç” ve “kuvvet” sözü ile birlikte geçmeye başlamıştı. “Erk, Türkleriniz” veya “Erkler, Türkler” gibi… Türk sözü, “Erk” in yani “güç” ün karşılığıdır. “Olgunluk” da “Türklük” idi. Olgunlaşmış gençler için “Türk yiğit” veya “Türk kızlar” gibi sözler söyleniyordu. Uygurların bu anlayışı KAŞGARLI MAHMUD çağında da devam etmişti.Alpaslan ve Kaşgarlı Mahmud çağı, yani XI. yüzyılın ikinci yarısı Türklerin “Türklük şuuru ile gururunu” tam olarak duydukları bir dönemdir. Kaşgarlı Mahmud’a göre Türkler’e “Türk adını ulu Tanrı vermiştir.” Aynı kaynak bunu tanıklamak için ayrıca bir hadis de veriyordu. Bu hadis ne kadar doğrudur bilemeyiz ama değerli olan GÖKTÜRK’ler gibi bu çağda da Türk kavminin buna inanmış olmasıydı.KUR'AN'DAN GERÇEKLER Kur'an dünün ve yarının olduğu gibi, bugünün de kitabı… Her asırda gençleşen ve her asır insanın kendine pay çıkaracağı ilahi bir kitap… Çünkü o, “insanlığın hakiki hikmeti” ve onu saadete götüren gerçek mürşid ve kılavuz… Bir şeriat ve dua kitabı olduğu gibi, bir emir ve davet, bir zikir ve fikir kitabı aynı zamanda… İnsanlık âleminin eğiticisi; en büyük insanlık olan İslamiyet'in suyu ışığı… Ahiret âlemlerinin mukaddes haritası; görünen âlemde gayb aleminin konuşan dili… Allah'ın zatını, sıfatlarını, isimlerini, fiil ve işlerini açıklayan sözü, apaçık yorumu, kesin delili, parlak tercümanı…MAVİ TÜRKÜ Bütün yazılarına kendinden bir şey yansımış.“Boynuma kadar terime gömülmeye razıyım. Yeter ki, bir kez doyasıya huzurunda durayım” dedirten aşk bir kararda tutmamış onu. Gâhi gürlemiş gök gibi, gâhi serilmiş sessiz yer gibi.Bazen kılıçtan keskin olmuş, bazen ana sesinden yumuşak ve bazen şiir kadar hercai.Okuyana “İyi ki okudum” dedirten yazıları bize sunan yüreğe minnet ...MEN KAZANGA BARAMEN (Tataristan Seyahati Notları) Bu kitap, Dilaver Cebeci’nin bir haftalık gezi notlarından oluşmuştur. Kitapla ölümsüz şair Abdullah Tukay’ı, onun eserlerini şimdilerde yaşatan büyük yazar Renat Muhammed’i, şair Ahmet Adil’i, değerli devlet adamı, hatip, ressam Rinat Haris’i ve Süyüm Bike gibi Tatarlar’ın efsanevî kadın kahramınını ve tarihe malolmuş nice Tatar-Türk büyüğünü tanıyacaksınız. Dolaylı olarak değinilmiş olsa da, Türk Dili’nin kutsiyetini, kardeş ülkeler arasındaki kültür birliğinin önemini ve bunlara ilişkin bazı konuları ilgiyle okuyacaksınız.TANZİMAT VE TÜRK AİLESİ Bir tarih sosyolojisi denemesi olan elinizdeki eser, Türk tarihinin çok mühim bir dönemi olan Tanzimat'ı ve bu süreç içinde İstanbul'daki Türk ailesini, sosyal değişme açısından inceliyor. Eser, binlerce yıllık Türk kültür birikiminin mücessem bir abidesi olan İstanbul'un önemini, ananevi Türk aile yapısını, Tanzimat dönemi değişmelerinin aile müessesemizi hangi ölçüde etkilediğini, bu etkilerin sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel sebeplerini, eğlenceden alışverişe kadar hayatın her safhasına girerek tespite çalışıyor.TÜRK'E DAİR Bu kitap, Cebeci’nin muhtelif zamanlarda ve muhtelif dergilerde yayınladığı makalelerinden oluşan bir derlemedir.Eser, hem kendi iç bütünlüğü bakımından hem de tek tek yazıların muhtevası bakımından kıymetlidir.“Türk milletinin ecnebiye meraklı, kültürlere ve iklimlere kolay uyan, asimile edilmeye müsait, kendine fazla güven sebebi ile yabancılaşmaya karşı tedbir alamayan, devlet kuran fakat idaresini bir müddet sonra ellere kaptıran, tehlike büyüyüp dağ oluncaya kadar seyreden karakteri, kendisine sık sık hatırlatılmalıdır.Hiç gecikmeden faziletlerimize dönüp her Türk'ün idrakine kendimizi kötüleme ve horlama huyunun terk edilmesi hususunu güçlü bir şekilde yerleştirmek üzere gerekli tedbirlerin millî kurumlar tarafından alınmasına başlanmalıdır.”TÜRKİYEM Baş koymuşum Türkiyemin yoluna Düzlüğüne yokuşuna ölürüm Asırlardır kır atımı suladım Irmağının akışına ölürüm.Deli sular, salkım-saçak söğütler, Kışlada kumandan, asker öğütler, Yaylalarda ata biner yiğitler,Bozkurt gibi bakışına ölürüm.Sevdâlıyım yangın yeri bu sinem Doksan yıldır çile çekmiş hep ninemPınarlardan su doldurur Eminem Mavi boncuk takışına ölürüm.Düğünüm, derneğim, halayım, barım,Toprağım, ekmeğim, namusum, arımKilimlerde çizgi çizgi efkârım, Heybelerin nakışına ölürüm.
Tanıtım Metni