Bütün insanlar doğası gereği, bilmek isterler.
Aristoteles
Dinî bilgi, sadece teorik bir bilgi olmanın ötesinde yaşamın derin anlamlarını ve insanın kendini tanıma yolculuğunu içeren, çok boyutlu bir öğrenme sürecine sahiptir. Felsefe ile dinin buluştuğu bu ince çizgide, dinî bilginin kaynağı, güvenilirliği ve anlamı üzerine düşünmek, yalnızca bir inanç meselesi değil, aynı zamanda aklın derinliklerine yapılacak bir yolculuğu da gerektirmektedir. Bu, öğrencilerin yalnızca bilgi edinmekle kalmayıp bilgiyi içselleştirme, anlamlandırma ve yaşamlarına aktarma sürecini de kapsamaktadır. Anlam katmanlarındaki bu arayış, akıl ve inanç dengesinde dinî bilginin, çoğu zaman inanç temelinin ağır basmasına neden olabilmekte ve eleştirel düşünmeye açık olmayan alanlarını vurgulu hâle getirebilmektedir. Ancak din öğretimi süreçlerinde öğrencilere sorgulama, düşünme ve kendi inançlarını şekillendirme alanı da sunulması beklenmektedir. İnanmayı kolay, bilmeyi zor kılan bu yaklaşım; öğretmenlerin dinî bilgi anlayışları ile yakından ilişkili olup bilme ve inanma dengesinin kütle merkezini oluşturmaktadır.
Bu çalışmada, dinî bilginin öğretime konu oluşu farklı boyutlarıyla incelenmiştir. Bu anlamda elinizdeki eser aslında dinî bilginin müfredata sıkışan bir öğrenme alanı olmasının dışında öğretim pratiklerine odaklanılarak pratikten teoriye uzanan bir süreci ele almıştır.