Dünyanın dönüşüne tanığız, zaman diyoruz, geçip gidiyor, onu saatten, takvim yapraklarından biliyor, tik taklı vakitlere bölüyoruz. İnsan, zamanı kendi ellerine bakar da görür, derisindeki yollara, geride kalanlara. Dünyanın dönüşündeki o bir aralık vakti zaman sayar. Oysa doğanın takvim yaprakları sayısızdır. Mevsimler ışığın yattığı yerden, toprağa düşenden, çürüyüp çimlenenden, uçan ve açanlardan bilinir. Turnalar bulutların önünden geçerek taşırlar yılın ilk yağmurunu, toprağı tohuma hazırlayacak darusu. Fırtınalarla açılır göç yolları, mevsim çarklarını rüzgârlar çevirir, gidenler gelenlerle karşılanır gündönümleri. Günışığı kısıldıkça kışa doğru Ülker yıldızı da baca deliğinden görünür; ağaçlarla ayılar uykuya, kalanlarsa yuvalara çekilmiştir. Öyleyse Karakoncolos’tan Dünyanın İlk Anası’na karanlığın bekçileri dolanır dışarıda. Derken dünyanın karnı cemrelerle ısınır, badem ağaçları ökse otları çiçeğe durur ve bir kara kuşun ötüşüyle öldü sanılan ne varsa bir bir dirilir. Kırlangıçlar, leylekler dönecek, sular uyanacak, yılanlar gözlerindeki sırrı şifalı bir otla silecek. Bir genişlikte toplanan neşeyle ağaçlar meyveye, ekinler hasada yüreklendirilecek ve buna yeni yıl, bahar yani toprağın havanın ve suyun dilinde hayat denecektir. Sel Yayıncılık 2019 Doğa Defteri’yle mevsimlerin seyrini gündönümleri, fırtınalar, uçanlar ve çiçek açanlarla tutuyor. Hayvanların izinden, bitkilerin gölgesinden, doğanın seslerinden sayılamaz zamanı dinleyip gözleyerek o kadim canlılık bilgisini hatırlamaya çağırıyor. Yeryüzünün tüm nehirleri, dağları, canlıları için hayat saçan, suların çekilmediği, kimsenin soluğunun kesilmediği bolluk ve neşe dolu bir yıl dileğiyle.
Tanıtım Metni