Durkheim, sosyolojinin bir bilim dalı olarak kabul edilmesinde önemli rol oynayan düşünürlerden biridir. Onun felsefi yaklaşımı kolektif olanı bulgulamayı öncelediği için, fikirlerini ilkel toplulukların kurumlarında sınamadan kanıtlaması mümkünmüş gibi görünmez. O da bunu yapar.
Dinlerin bir geçmişi vardır ve bu geçmiş her ne kadar görece bir uzunluğa sahip olsa da, insanoğlunun tarihiyle kıyaslandığında çok eski sayılmaz. Ondan öncesi de vardır. İnsanoğlu felsefe yapabilecek kadar gelişmiş bir beyne sahip olduğu andan itibaren çözümleyemediği, üstesinden gelemediği, deyim yerindeyse, takılıp kaldığı birtakım zihni meselelerle meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakılınca aslında hikâyenin en başına, insanoğlunun en ilkel aşamadaki topluluklarına göz atmak icap etmektedir. İşte Durkheim’ın da yaptığı budur.
Durkheim’ın antropolojik verileri doğru şekilde yorumladığına ilişkin kanaatim olumsuzdur. Bence o, sorguladığı şeyin kökenine ilişkin doğru bir sonuca varamadı, ama çok önemli bir kıyaslamayı da yapmış oldu. Bu çalışmada benzer bir yöntemi izleyerek Durkheim’ın yanıldığı noktaları düzeltmeyi umuyorum.
Basım Yılı | 2019 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 188 |
Yazar | Kaan Polatlar |