Sohbet toplumuyuz, konuşmayı seviyoruz. Tabii sohbet aynı zamanda “dinleme”yi de sevmek demektir. Konuşmanın/sohbetin kolaylığı vardır. Her an her yerde sohbet olur. Sohbet terapidir aynı zamanda. Sohbet vardır ufuklar açar, gönüller fetheder, huzur verir. Yazmaya gelince yazmak zordur. Bir olayın, bir konunun, bir öğretinin cümlelere dökülmesi emek ister gayret ister, kelime dağarcığı ister, kültür ister, mantık ister, ister de ister... Herkesin bir görevi/rolü vardır dünya sahnesinde. Verilen görev yapılacaktır insan farkında olsa da olmasa da… Ben de bir görev ifa ediyorum, yazarak. Yaşadığım zaman dilimlerindeki olaylardan, paylaşılırsa güzel olur, ders olur, ibret olur, örnek olur diye düşündüklerimi, bilerek -veya gayriihtiyari- görünür kılmak için yazdım. İnsanın en güzel hasletlerinden biridir “paylaşmak”, evet paylaşmak için yazdım. Kronolojik olarak düzenlediğim bu günlükler fiili çalışma hayatımın final safhasından kesitler oluşturuyor. Hasılı Edirne’ye hiç gitmemiş gibi olmadım, gittim, çalıştım, çabaladım, yaşadım, sevdim. İz bırakmaya, eser bırakmaya odaklandım. Dergi çıkarttım, Selimiye, Eskicami, Üç Şerefeli Cami, Uzunköprü ile konuştum, kitap yazdım. Payitaht olan Edirne’deki yedi senelik çalışma hayatım bitsin istemedim. Vakit gelip de İstanbul’a döndüğümde de Edirne’de yaşadığım hayatıma bu eser ile virgül koydum.
Tanıtım Metni