Gökyüzü yerine 2.5 metrelik bir tavana bakmak, dört adım sonra evin diğer ucuna ulaşıp geri dönmek zorunda kalmak, bir pencereden gelen ışık ile aydınlanmak, tüm bir ömrü aynı koltuk üzerinde geçirmek canlı doğasına aykırıdır. Biz bu aykırılığı önce kendimiz reddederek, türlü bahaneler ve gerekçeler ile tüm insanlığı kandırmayı başardık. Sonrasında da tüm yaşamı bu inanç doğrultusunda değiştirmeye ve dönüştürmeye kalktık.
Kendine acımasız olan canlılar olarak bir başkasına merhametli olmamız da düşünülemezdi. Sadece gıda olarak adlandırdığımız canlıları, apartman daireleri gibi besi çiftliklerine kapattık, bitkileri topraktan koparttık, yapay vitamin ve minerallerle su içinde yaşamaya zorlanan nebatatları gıda saydık. Kendimize kullandığımız antibiyotikler gibi tüm bu canlılara da kimyasal ilaçlar verdik. Hapsolmuş, zehirlenmiş, yaşam alanlarından koparılmış fiziksel ve ruhsal olarak hastalanmış canlılardan beslenerek var olmaya çalışan insanlar olarak kendimizden, inşa ettiğimiz duvarlar arasında, barışçıl, özgür düşünceye sahip, açık fikirli bir yaşam yaşamasını bekledik. Şimdilerde ise bu beklentilerimizi ekolojik kaygılar ile pekiştiriyoruz.
Ekolojik tasarım kaygısı bütüncül bir yaşam kaygısıdır. Çünkü ekoloji, parçalara ayırabileceğimiz bir oyun hamuru değildir. Biz bunu kısımlara ayırıp, uzmanlıklarla bölmeye başladığımızda kendimizi kandırmaya da başlarız. Yapılacak tasarım dünya için yapılmak zorundadır. Zaten insan için yapılan bir işin dünyadan ayrılması son derece sapkıncadır.
Bu bizim dünya dışı veya dünya üstün varlıklar olduğumuzu düşünmemize benzer. Sanki kaynak
olarak kullandığımız bir gezegene gelen varlıklar gibi davranmamız bu gezegende herhangi bir sorunu çözmez. Siz bir yaşam alanı tasarlamak için yola çıkıp, yaşamdan insanı ayıklayıp, diğer canlıları yok saydığınızda, ancak günümüz şehirlerine ulaşabilirsiniz. Bu şehirlerin hali ise ortada... Bizler için asıl yaşam dünyadadır, dünyanın kendisidir ve bu yaşamın sürmesi tüm aile bireylerine bağlıdır.
Ekolojik tasarım konusunda kendimize bir soruyu yeniden sormamız gerekir; “Ekolojik tasarım kimin içindir?” Odak noktasına bir başına insanı koyduğunuz hiçbir tasarım biçimi ekoloji ile bağdaşmaz. Malzeme, teknik, coğrafya farketmeksizin doğru mesajı veremez, dengeli bir enerjiye sahip olamaz. Dolayısı ile de talep edeni tatmin etmez, var olma amacını gerçekleştirmez.
Basım Yılı | 2024 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 1. Hamur |
Sayfa Sayısı | 272 |
Yazar | Melih Aşanlı |