“Saçların yandığım ateş, elmasların yolumun ışığı, ellerin korkularım, zihnin hapishanemdi.
Ve kalbin… Senin kalbin, benim kıyametimdi.”
Korel Erezli’nin ortadan kayboluşu bir yandan Minel Karaer’in kafasında onlarca soru işareti bırakırken öte yandan bunalıma girmesine neden olur. Minel’in aile kavramını yeniden hayatına sokmaya çalışması ise kalbinde büyüttüğü özlemin aslında aileye olmadığını ortaya çıkarır.
Geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçmeye başladığında Korel Erezli’nin dönüşü büyük kıyametleri de yanında getirir. Prometheus cinayetlerine yeniden başlamıştır. Sırlar yavaş yavaş açığa çıkarken Minel Karaer de geçmişindeki asıl kendisiyle yüzleşmeye başlar; cehennem azabına dönüşen yüzleşmeler, aklının sınırlarını zorlayan olaylar ve gerçekler kaldırabileceğinden daha ağırdır.
Çünkü hesaplaşma sırası artık Prometheus’tadır ve maskeler düşmeye başlar.
Eli elimin üzerine dokunmuştu, teni sıcaktı. “Bana dokunduğunda yaşadığımı hissediyorsun çünkü sıcağım, Çilli. Eğer insanlar öldüğünde soğumasıydı geride kalanlar onların yaşadığına inanırdı.”
Uzun süre düşünüp, “Haklısın,” demiştim. “Ama bir konuda da haksızsın.”
“Hangi konuda?”
“Eğer sıcak yaşatsaydı, yananların öldüğünü de hissetmezdik.”
“Her şeyi yine unut ve yine iste, uslanmam, yine söz veririm. Neden mi? Çünkü gündüz geceye sadece güneş batana kadar karşı çıkabiliyor.”
“Benim kalbim pusulam. Ben pusulamı küçük bir kız için kaybettim ama yok etmedim. Fakat o boşluğu iyilik ya da kötülük için yine küçük bir kız uğruna hep var edeceğim, söz veriyorum.”
Basım Yılı | 2022 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 736 |
Yazar | Aslı Arslan |