“Kütüphanenin kapanış saati yaklaşıyor. Romanı masada bırakıp çıktım. Hava kararmış. Soğuk. Gece ayaza çekecek, belli. Bacalar göğe öğürürcesine duman salıyor; dumanların içindeki siyah zerreler bir an asılı kalıyor yukarıda, sonra sokak lambalarının sarı ışığında nazlana nazlana yere iniyor: kurumdur yağan üstümüze geceden. Yolun karşısına geçip Foto Şahin’in objektife gülerek poz vermiş gelinlerle damatların çerçeveli büyük boy fotoğraflarının bulunduğu ışıklı vitrinine sırtımı dönüp bekledim. Çok geçmedi, kütüphane görevlileri birer ikişer binadan çıkmaya başladı. Yolun karşısına gözlerimi bir an bile kırpmadan bakıyorum, caddede gelip geçen zifoslu arabaların, dolmuşların, belediye otobüslerinin arasından. Ve nihayet, o!” Yaşadığımız zamanın puslu havasında kaybolmuş insanların hikayeleri. “Büyük insanlık” sınıfına ait olanların... Bu dünyaya sessiz sedasız gelip bir yere ilişivermiş insanların. Özcesi hayatı ölümün önsözü gibi yaşayanların...
Tanıtım Metni