Hayat bazen hiç istemediğimiz tercihler yapmaya mecbur bırakır. İnsanın vicdanı “yapma” diye bağırırken, aklı ise “başka yol yok, yapmak zorundasın” der. İşte Bergüzar’ın hikâyesi de böyle bir çıkmazda başlamıştı. Yalanlarla, oyunlarla, sırlarla bezeli o yolların, buz gibi bakan yeşil gözlü bir adamın sıcacık, sevgi dolu kalbine varacağını nereden bilebilirdi? Peki ya Alparslan, herkese kapattığı gönlüne sakladığı kırgınlıkları esmer güzeli bir kadınla iyileştireceğini bilebilir miydi? Bilinmezliklerle dolu o yolda birbirlerini bulup, yan yana yürüyecek, tanışacak, seveceklerdi. Alparslan’ın yüzünde gülümsemeler filizlenirken, Bergüzar ilk kez yuvasını bulacaktı. Ancak ne sevdayı bulmak, ne de yuvayı kurmak kolaydı. Düşman tetikte beklerken ya sevda köprüsünden geçip cennete varacak ya da oradan düşüp aşkın alevinde yanacaklardı. “Hiçbir sevda kollarını açıp, güle oynaya gelmez. Azıcık ağlatır, azıcık kahreder, üzer, bol bol sınar. Ama buna dayanabilene de ödül olur.”
Tanıtım Metni