Şu dünya üzerinde pek çok yeri gezme şerefine ulaşan zavallı ben, Derviş oğlu Mehmet Zıllî yani Evliya Çelebi, çocukluk yıllarımda Allah’tan hep gezmeyi bana nasip etmesini dilemişimdir.
1630 yılının Ağustos ayında bir Aşure gecesi uyumak için başımı yastığa koymuştum. Yarı uykulu vaziyette iken birden kendimi Yemiş İskelesi yakınındaki Ahi Çelebi Cami’sinde gördüm. Cami kapısı birdenbire açıldı. İçerisi nurlarla doluydu. Oldukça kalabalıktı.
Onlarla birlikte sabah namazının sünnetini kıldım. Sonra yanımda oturan adama dönüp sordum:
-Efendim, sizler kimlerdensiniz?
Onun bakışları benim içimi ısıtırken cemaattekiler:
-Yanında oturan kişi cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan Sa’d bin Ebî Vakkas’tır, dediler.
Hemen onun ellerini öptüm. Sonra tekrar cesaretimi topladım, sordum. Aynı kişiye:
-Peki ya bu sağ yanımdaki nurlu kişiler kimlerdir, diye sordum.
O bana, ağzından mis gibi kokular yayılarak,
-Öndekiler peygamberlerin aziz ruhları, geridekiler erenlerin, buradakiler de Peygamberimizin ashabı ve şehitlerdir, dedi.
Basım Yılı | 2017 |
Baskı Sayısı | 2 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 128 |
Yazar | Kolektif |