Çağdaş Küba edebiyatının en önemli yazarları arasında yer alan Miguel Barnet'in Küba tarihini içine alan bir roman...
Kübalı usta yazar Miguel Barnet’in Gerçek Hayat adlı romanı otobiyografik üslupla, tarihsel gerçekliğe sadık şekilde kaleme alınmış bir kurgu roman. Kübalı Julián Mesa’nın yaşam öyküsü. Barnet, Küba’daki yoksulluğu ve çalışma koşullarını Julián’ın hafızasından süzüyor.
Gabriel García Márquez Gerçek Hayat’ı şu sözlerle anlatıyor:
Bu bir, sıla hasreti romanıdır. Bulunduğu yeri öteleyip sürekli bir başka yerde olma özlemiyle yanıp tutuşan insanın dramı. Kısacası, hiçbir yere ulaşamamanın perişanlığı. Eğridir ya da doğrudur, Latin Amerikalılar bu acıların ve bu sonsuzluğa uzanan kaderin isteyerek ya da istemeyerek hem öncülleri hem de kurbanları oldular. Miguel Barnet, bizlere gerçek hayatın yakıcı karmaşıklığını işaret ederek soruyor: Bizler, hepimiz bu romanın sılası olmayan kahramanı Julian Mesa değiliz de neyiz?
Julian Mesa, yoksulluğu yenmek için Amerika’ya (New York’a) göç ediyor. Ülkesini özlerken, farklı ülkelerden göç edenlerin azınlık olduğu ve bir arada yaşadığı yeni coğrafyaya tutunmaya çabalıyor. Ama yaşamın sınırlarına hapsetmiyor kendisini, yanı başındaki hayatlara değiyor. Bütün bir yaşamının sonunda ne Amerikalı olabiliyor ne de ülkesine dönebiliyor.
Kübalı yazar Miguel Barnet’sa, Gerçek Hayat adlı romanını şu sözlerle özetliyor:
... hemen şunu da kaydedeyim, ben de tam anlamıyla bir romancı değilim. Eğer antropoloji ve edebiyat arasında gidip geliyor gibiysem, her ikisinin de bir araya gelip el ele, birbirlerini dışlamadan çalışmasından yana olduğumdandır. Haydi biraz daha ileri gideyim, bence bu ikisi birbirlerini tamamlamakta. Ben burada ne kategorik tanımlamalara giriyorum ne de toplumsal sorunlara çareler öneriyorum. Tek derdim bir insanın yüreciğini dışa yansıtmak. Oysaki burjuva tarihi tutup o kendi muhteşem, kötücül kaderci bakışıyla bu insanı, göçmeni, hep ‘geçmişi olmayan, meçhul’ diye etiketledi. Kendilerine daha iyi bir yaşam aramaktan başka kaygısı olmayan ve bu yüzden ülkesini terk etmek zorunda kalan sonu gelmeyen göçmenler kitlesi içerisinden yalnızca birinin, Kübalı Julián Mesa’nın öyküsü bu...
Julian’ın Küba’ya yakınlığı zaman ve mesafe dinlemiyor, pek çok engele rağmen. Küba'yı hayallerinde, anılarında yaşatmaya devam ediyor. Marquez’in bahsettiği sıla hasretini radyo ve mektuplarla canlı tutarak dindirmeye çalışıyor. Julián’ın hafızası bize Küba’ya ve New York'ta yaşayan İspanyol topluluklara ilişkin bilgiler sunuyor. Barnet, anlaşmayı zora sokan bir durum olarak göçü önümüze bırakıyor. Kalmanın da gitmenin de mümkün olmadığı bir yerden anlatıyor hikâyeyi. Bir yeri bırakıp başka bir yere gitmek buluşmayı ve bir arada yaşamayı zor kılıyor. Mesa’nın yaşadıkları, göçmenlere yapılan genellemeleri, yöneltilen yakıştırmaları sorgulatıyor. Öteki sayılanı insan yanıyla ele alan Barnet, okuru Mesa’nın bakışlarıyla buluşturuyor. Barnet’a göre göçmenleri anlamak için hayatlarını tek tek, ayrı ayrı açmak gerekiyor.
Küba ve Karayipler bölgesinin geçirdiği değişimleri sentezleyen, şiir ve düzyazılarını kendine özgü üslubuyla kaleme alan Miguel Barnet’in dördüncü romanı Gerçek Hayat. Bugüne değin yüze yakın dile çevrilen romana yazarın özgün ve bol renkli anlatımı hâkim.
Her insan ayrı bir dünyadır, diyor Miguel Barnet, hiç kimse bir diğerinin neler hissettiğini bilemez. Bilemeyiz ama anlayabiliriz. Bir insan başka bir insan olamaz belki ama insan insana yaklaşabilir. Hem benzeriz hem farklı. Dünyanın nefes alıp veren ortağıyız. Biz, bedenlerine sıkışmış, acısını bir başkasınınkiyle kıyaslayan insanlarız. Birbirimizi anlamamız için hikâyelere ihtiyacımız var.
Basım Yılı | 2019 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 328 |
Yazar | Miguel Barnet |