Muhsine geçimini sağlamak için bir köşke hizmetçi olarak girer. Bu köşkün sakinleri; hizmetliler, evin delirdiği söylenen hanımı, periler, yaratıklar ve bir de gulyabanidir. Hüseyin Rahmi cin, peri, cadı gibi doğaüstü varlıkları konu ettiği romanında, halkın batıl inançlarını komik bir dille işler. Korku ile mizahın iç içe geçtiği Gulyabani; bilmeceler ve tekerlemelerle edebiyatımızın en güzel örneklerinden birini temsil etmektedir. “Benim adım Şefika, babamınki Tayyar, karaca üzümün kartlaşmamışçası. Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın, kapı gıcırdatıcılardan mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanım ne de kapı gıcırdatıcılardanım. Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi. Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi. Bir tarlaya kemkem ekmişler, iki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış. Biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık kel kör kirpi. İşte dersimi su gibi biliyorum. Benden daha ne soracaksınız? Bana soracaklarınız işte bunlar değil mi? Sınıf geçme gayretiyle çalışan bir öğrenci gibi ben bu imtihanı size her gün veriyorum. Beni buraya kapadınız. Mal ve mülkümün üzerine oturdunuz. Hakkımı, bu esirlikten kurtuluşumu isteyince bu saçmaları tekrarlatarak beni çıldırtmaya uğraşıyorsunuz. Tanrıdan dilerim benden beş beter olunuz. Zebani... Minare boyunla, ak sakalınla bu gece bana görünme.
Tanıtım Metni