1970'li yıllardan itibaren meydana gelen ekonomik, teknolojik ve sosyal gelişmelerin çalışma yaşamına da etki etmesi sonucunda her yerde ve günün her saatinde çalışmak mümkün ve olağan olmuştur. İlk zamanlar çalışanları özgürleştirdiği düşünülen her yerde ve her zaman çalışabilme yeteneği zamanla her yerde ve her zaman çalışılması beklentisine dönüştüğünden, çalışanlar işe ara vermez olmuşlardır. Böylelikle, çalışma yaşamı ile özel yaşam arasındaki sınırlar belirsizleşmiştir. Covid-19 Pandemisi döneminde ise bu sınırlar âdeta silinerek, iş-yaşam dengesi iş-yaşam entegrasyonuna dönüşmüştür. Belirtilen değişiklikler kavramsal olarak ulaşılabilir olmama, çalışan hakkı olarak ulaşılabilir olmama hakkını gündeme getirmiştir.
Her ne kadar işi gereği akıllı telefon, mesajlaşma uygulamaları kullanan, e-posta hesabı bulunan vb. tüm bağımlı çalışanlara tanınması gereken bir hak olsa da İş Hukuku perspektifinden ele alındığı için çalışmanın konusu işçinin ulaşılabilir olmama hakkı olarak belirlenmiştir. Üç bölümden oluşan çalışmada ulaşılabilir olmama hakkının anlamı ve kapsamı ortaya konduktan sonra AB Hukuku düzenlemeleri incelenmiş, çeşitli ülkelerin hakkı ele alış biçimleri değerlendirilmiştir. Son olarak ise Türk İş Hukuku mevzuatında ulaşılabilir olmama hakkının pozitif düzenlemeye kavuşturulması gerektiği yönündeki yazarın görüşü gereği doğru bir yasama politikası izlenebilmesi için dikkat edilmesi gereken hususlara yer verilmiştir. Böylelikle, hukukumuz açısından yeni ve hakkında sınırlı sayıda çalışma olan ulaşılabilir olmama hakkının etkin bir şekilde uygulama alanı bulabilmesi için öğreti, kanun koyucu ve uygulamaya yol gösterici olmaya çalışılmıştır.