Yorulan, yaralanan Aybars Yankı göl başında gökyüzüne yılgın yılgın bakınmış, “Günkız!” diye haykırmış. Ancak ne Günkız'dan ne de başka bir şeyden ses işitilmiş. Bu esnada Aybars Yankı'nın evrenin zehirli ateşiyle karışık gözyaşları göle düşmüş. Gölün tılsımı bir anda halka halka aydınlanmış. Gölün tam ortasında Günkız ölü gibi yatıyormuş. Aybars Yankı, Günkız'ı kucaklamış, ancak ne yaptıysa onu bir türlü kendine döndürememiş ve göl iyesine şöyle yakarmış:
tangra köl
tangra odluk yalç köl
körtle köngül köl.
O anda peyda olan göl iyesi baş tarafı ceylan alt tarafı kuğu şeklinde yüzerek Aybars Yankı'ya yaklaşmış. Yankı bunun göle güzellik büyüsü yapan ceylan olduğunu anlamış. Göl iyesi, Yankı'ya, “Kıngırağı kara kınından çıkarmadan, Günkız'ı döndüremezsin” demiş. Aybars Yankı da, “Peki, kıngırağı nerede bulurum” diye sormuş. Göl iyesi, “Erlik, kara kınlı kıngırağı yer altında, Kazırgan denen sarayında, yedi kapısı olan bir zindandaki sandıkta saklı tutuyor. Ona ulaşmak için türlü türlü belaları ve en önemlisi kara nemelerden oluşan zindan ordusunu yenmen gerekir” demiş ve Aybars Yankı'nın başka soru sormasına fırsat vermeden kaybolmuş.