İnsanı ve toplumu tanımlamanın peşinde koşan disiplinlerin merkezinde duran bir olgudur aidiyet... Psikoloji, sosyoloji, sosyal psikolojinin ürettiği anlamı ile güven ve bağlanmayı tanımlayan aidiyet, insanın da toplumun da temel bir ihtiyacıdır. İlk çağlardan beri, insanı toplumsal bir varlık yapan da toplulukları bir arada tutan da aidiyettir. Bu yanı ile aidiyet, insan-toplum ilişkilerini anlamlandırma peşinde koşan tiyatroda, özellikle Türk toplumunda değişimler açısından önemli olan 1923-1980 yılları arasında kişinin kimliğinin izinin sürülmesine de dayanak olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1980’li yıllara uzanan süreçte oyun kişisi, toplumsal değişimler karşısında tıpkı toplum gibi yeni aidiyetlere uyum sağlamaya çalışarak dramatik kimliğini kazanmış, bu kimliğini de toplumsal aidiyetlerin değişkenliğine bağlı yenilemiştir. Bu dramatik yinelemelerde kişi modern kimliğini, çeşitli biçimlerde toplumsal bilinçte duran geleneksel aidiyetler üzerinden anlamlandırmaya çalışmıştır. Bu çeşitliliği ortaya çıkaran ise kişinin geçmiş ve günün aidiyetleri ile çatışmaları, uzlaşmaları ve aidiyet krizleridir.