İnsanların bir arada yaşamasının ancak geniş tabanlı ve kalıcı bir uzlaşmayla mümkün olabilmesi, insanların adalete duydukları bağlılığın antropolojik bir veri olması sonucunu doğurur. Bunu taraf olan herkesi bağlayan bir yasa aracılığıyla yapmaksa dogmatik bir Batı geleneği olarak bilinir. Bu arada, kurucu inançlarımızın yazılı olduğu metin olarak bilinen hukuk, ne Tanrı tarafından açıklanan bir hakikat ne de bilim tarafından keşfedilen bir olgu sayılmaktadır. Tüm bu öncülleri çıkış noktası olarak alan Supiot, hukuku farklı ve değişen amaçlara hizmet eden bir dizge olarak değerlendiriyor. Dünyaya onu aşan ve onu zorunlu kılan bir anlam dayatan hukuk dilini sadece teknik bir kavram gibi değil, günlük yaşamdaki fiili özellikleriyle yeniden okunmasının mümkün kılındığı bir kavramlar bileşkesi olarak inceliyor.
Tanıtım Metni