Etnografik birikim, modern devlet kurumlarına sahip olmayan toplumların sanıldığı gibi bir anarşi içerisinde olmadıklarını ve incelikle örülmüş bir düzenlilik halini kendine özgü yol ve yöntemlerle sürdürdüklerini ortaya koymuştur. Polislerin, yargıçların ve gardiyanların olmadığı bir yerde düzenin ve barışın nasıl olup da sağlanabildiği, insanların neden 'birbirlerini yemedikleri' antropologların baştan beri üzerinde bir hayli kafa yordukları bir konu olmuş ve toplumsal düzen ile yasa ilişkisini, ortaya çıkan anlaşmazlıkların nasıl çözüme kavuşturulduğuna bakarak anlamaya çalışmışlardır. O halde bu düzeni sağlayan şey nedir? Birarada yaşayan insanların önceden bildikleri ve bir şekilde kendiliğinden uymak zorunda olduklarını hissettikleri, karşılıklı kabul olunmuş bir takım kuralların varlığı mı yoksa herkesin yoldan çıkmasını engelleyen bir 'güç' uygulanması ve iktidarın egemenliği mi? İçinde yaşadığımız türden toplumlarda zannettiğimiz gibi 'hukuk', toplumlardan bağımsız bir evrensellik ve soyutlukta mıdır yoksa güçle ve siyasal.karar alma süreçleriyle ayrılmaz bir ilişkisellikle ancak kültürel işleyiş içerisinde varolabilen canlı bir düzenlemeler bütünü mü? Neden kimi toplumlarda insanlar kurallara uymayı bir erdem addederken kimilerinde kuralları çiğnemek ve işleri kavgayla halletmek bir 'erkeklik ve güç' göstergesidir? Neden bir toplumda suç olan bir eylem bir başkasında cesaret örneğidir? 'Hukukçular' neden bu kadar 'hukuk'u siyasetten ayırmayı ve kendilerine 'girilmesi, yasalarla koruma altına alınmış', bir alan yaratmayı istemektedirler? Şayet kolluk güçleri yoksa işlenen bir suçun faili nasıl ortaya çıkartabilmektedir? Suçu ispatlanıncaya kadar herkes masum mudur gerçekten? Hukuk herşeyi çözer mi ya da her derde deva, herşeye kadir midir? Değilse, kadir olan kim ya da nedir?
Basım Yılı | 2017 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 212 |
Yazar | Simon Roberts |