İdari yargılama hukukunda tıpkı medeni yargılama hukukunda olduğu gibi dava açılmasıyla usul hukukuna ve maddi hukuka ilişkin sonuçlar, kendiliğinden meydana gelmektedir. İdari Yargılama Hukukunda davanın nasıl açılacağı, dava dilekçesinde nelerin bulunması gerektiği ya da davanın ne zaman açılmış sayılacağı hususları yasal düzenlemelerde detaylı olarak düzenlendiğinden, uygulama ve doktrinde bu hususlar bakımından tartışma veya tereddüde sebep olacak noktalar azdır. Buna mukabil, davanın açılmasının usul hukuku ve maddi hukuk açısından doğurduğu sonuçların dolaylı ve dağınık şekilde düzenlenmiş olması, tartışma ve tereddüde sebep olabilmektedir. Dava açılmasının sonuçlarının tümü 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda düzenlenmediğinden ve son derece önemli sonuçları olduğundan bu kitabın yazılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Kitapta; dava açılmasının sonuçları doktrin, mevzuat ve içtihatlar çerçevesinde analiz edilip, diğer hukuk disiplinlerinden de faydalanılarak farklı açılardan ele alınmaktadır. Bunun yanında kitabın konusuyla yakından ilgili ancak mevzuatta tanımı net olarak yapılmamış bazı kavramlar, farklı yazarların görüşleri ışığında ele alınmış ve tartışılmıştır. Davanın açılmasının sonuçlarının hukuk alemindeki görünümü için Danıştay kararlarının önemi nedeniyle sık sık Danıştay kararlarına atıf yapılmış, yer yer alıntılar yapılarak yargının konuya bakışı değerlendirilmiştir.
Üç ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde; idari yargılama hukukuyla ilgili temel kavramlar açıklanmaya çalışılmış, çalışmanın ana fikrinin bahsedildiği ikinci bölümde ise dava açılmasının usul hukuku ve maddi hukuka ilişkin sonuçlarına değinilmiştir. Son bölümde ise dava açılmasının sonuçları medeni yargılama hukuku, ceza hukuku ve anayasa hukukuyla karşılaştırmalı olarak sunulmuştur.
