İnsanoğlunun yıldız sistemine yayılan ve tüm sistemin hassas entropik dengesini bozan, tekinsiz, istilacı, gizemli bir nanotik medeniyeti alt etmeye çalışan; zaman nehrinde geçmişe, geleceğe ve şu ana ait kahramanların heyecan verici ve şaşırtıcı hikâyesi...
Katmanlı ve ustaca tasarlanmış bir kurgu, akıcı bir dil, zengin, hayal gücüyle bezeli, tutarlı, yaratıcı bir atmosfer, büyüleyici bir aşk hikâyesi ve farklı fizik kurallarının hakim olduğu medeniyetler...
Evren durdu, o an ne yapıyorduysa bıraktı, rüzgâr hızlandı, denizler kabardı,kar kendini çekti, güneş alabildiğine parladı. Yıldızlar patladı. Astronom bilginleri, bilimadamları ve fizik alimleri, birbirlerinden habersiz, o günün tarihini defterlerine not aldı. Derler ki kimse o dakikalarda ne olduğunu anlamadı.
Başka bir yerde, Dünya Gezegeni’nin dışında, aslında ona çok yakın, başka bir gerçeklikte, kuramların ve kuralların farklı yaşandığı bir gölge evrende, bilinmezlikte, belirsizlikte, yoğunlaşmış bir madde topluluğunun hemen ötesinde,bize göre karanlık, kendi içinde aydınlık, uyumla ve ahenkle varlığını sürdüren bir evrenin, bir gezegeninin, bir şehrinin içinde, bir bilim merkezinde, bir deney yapılıyordu.
Doğal olarak hayalet ırkına mensup olduğumu düşünüyorum. Kendimden başka hayalete bugüne kadar rastlamadım. Halkımdan, ırkımdan bir şekilde ayrı düştüm belki de ve bunun nasıl olduğunu hatırlamamı engelleyen sebepler var.
