Öngörü... Yaşar İşgörenler belki de her şeyden çok bu kavramı irdeliyor ilk romanı İki Kere İki Dört Etmez’de. İnsanoğlunun en büyük çabası ve en büyük hayalidir, önünü görebilmek; yarını bugünden bilmek, atılacak adımları önden kestirebilmek. Ne var ki bazen umulmadık bir haber bütün öngörülebilir geleceğin önünü bir perde gibi örter ve tüm hesapların baştan yapılmasını gerektirir. O gün geldiğinde değeri bilinmeyen her şey yeniden keşfedilir, atılamayan bütün adımlar atılır olur, verilemeyen bütün kararlar -ne kadar acı olurlarsa olsunlar- verilir olur. Genç bir fotoğrafçı olan Kanat hayatının en acı sırrını da yanına alıp İtalya’ya gittiğinde, geride kalan Zeynep için her şey kocaman bir soru işaretinden ibaretti. Niçin terkedilmişti? Tekrar buluşacaklar mıydı? Ve niçin sevdiği erkek tarafından böylesine acımasızca ortada bırakılmıştı? Yaşar İşgörenler ilk romanı İki Kere İki Dört Etmez’de algılanan, kabul edilen şeylerin bazen gerçeğin kendisinden çok farklı olabileceğini, acı ama sürükleyici bir aşk hikayesiyle okurlarına gösteriyor.