Ağır ağır yürüdü koridorda. Yerler ıslak ve kaygandı. Düşerse kendine bir şey olmasından, değil üç çocuğunu düşünememekten korkuyordu. Yavaşladı birden yere baktı, ıslak zeminde kızının yüzünü görür gibi oldu. Eğildi, ellerini açtı, parmakları titriyordu. Kızı öyle sessizce bakıyordu ki. Onu kucağına almak istiyor, fakat bir yandan da korkuyordu. Ya onu da burada tutarlarsa! Ne yapacağını şaşırmıştı. Kucağına alamazsa kızını, ya bir daha göremezse ne yapardı? Eğildiği yerden kızına bakarken yanından geçen ayakları görüyordu, üstüne basmamaları için kollarını daha da geniş açıyordu. Bina hareket ediyordu, sanki altı ile üstü yer değiştiriyordu.
Kulağına sesler gelmeye başladı; iki gündür hiç gözünü açmadı ama şimdi hayati bulguları normale dönüyor. Birçok sesler ve uğultular duyuyordu. Kolunu oynatmak istediğinde bir şeylerin kendisine engel olduğunu fark etti. Tekrar çekiştirdi kolunu ama başarılı olamadı. Diğer kolunu hareket ettirmek isterdi, onu da kendine doğru çekemedi. Ayakları da hareket etmiyordu. Zorla hareket ettirmek istedi.
“Tekrar atak geçiriyor, hemen kokteyl enjeksiyon yapın”, sesini duydu. Gözlerini açtı etrafında tanımadığı bir kaç insan vardı. Bağırmaya başladı “Kızımı getirin bana, ona ne yaptınız? Kızımı istiyorum, katiller” diye feryat ediyordu. Bacağına iğnenin batırılışını hissetti. Bağırıyordu, fakat giderek sesinin şiddeti zayıflamaya başlamıştı. Sakinleşti dedi hemşire. İlacın etkisiyle bir saat uyudu. Yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Gözlerini açtı tavana baktı. Tavanda kabarmış boya ve sararmış su izleri vardı. Pencerenin kolu kırıktı, dışarıdan demir korkuluklarla kapatılmıştı. Kolları ve ayakları yatağa bağlıydı. Bağırırsa, tekrar iğne yapılmasından korktuğu için, kendini tutuyordu. Oda çok soğuktu, üzerinde ince bir pike vardı. Bu soğuk odada ısınabilmesi için yetersizdi ve üşüyordu.
Ayağının üzeri açılmıştı, sanki ayak parmaklarına kar yağmıştı. Pikeyi parmaklarının arasına alarak açık olan yerini örtmek istedi. Nefes nefese kalmıştı. İnsanın ellerinin olmaması ne kadar da zor bir durumdu. Üşümemek için çabalarken ısındığını fark etti. Vücudu biraz rahatlamıştı. Kaç gündür buradaydı? Aç mıydı, tok muydu? Hiç bir şey bilmiyordu. Kolundaki serum hortumunu gördü. Elinin üzerinden serum takmışlardı Çarşafın üzerinde kan lekeleri vardı. Serum takılırken elinin üzerindeki damardan, çarşafa bir kaç damla kan damlamıştı. Kanı gördüğünde içi ürperdi. Yaşadığı o korkunç an geldi aklına. Karanlıkta nasıl yapmıştı, nasıl cesaret etmişti? Oysa iki damla kandan dahi içi nasıl da titremişti.
Basım Yılı | 2015 |
Baskı Sayısı | 1 |
Cilt Tipi | Ciltsiz |
Kağıt Tipi | 2. Hamur |
Sayfa Sayısı | 152 |
Yazar | Su Yılmaz |