Karanlık odada bulunan insanlar bir fili nasıl tanıyabilir? Onu görmeyenler bir fili nasıl tanır? Hiç kuşkusuz duyularının verisiyle! Peki sonra ne olur? Herkes kendisi bilgisine, alt yapısına, istidadına ve algısına göre "Fil şudur ve şöyledir; şunlardan müteşekkildir," der ve bitmez tükenmez bir kavga, bir ikna çabası başlar. Ta ki odanın dışındaki biri, filin "bütünü" hakkındaki asıl bilgiyi getirene kadar... Meşhur bir Mesnevî-i Şerîf hikâyesine dayanan bu kıssadan hissedeki odanın dışında kalan ve karanlıkta olmayıp gözleri açılmış bulunan kişinin dinî düşüncedeki karşılığı Peygamber'dir. "Dinî düşünce" ise Peygamber rehberliğinde mutlak hakikate doğru yolculuğun, arayışın sistematik yöntemine verilen addır.İslam Düşüncesi Üzerine, "mutlak hakikat" veya meşhur örnekle "filin tümü"nü görmekle ilgili insanlığın kadim talebine, dinî düşüncenin getirdiği önerme ve çözümlerle ilgili yazılardan ve aynı konularla ilgili değişik vesilelerle yapılmış röportajlardan oluşuyor. Birinci bölümde tasavvufun mahiyeti üzerine ilerleyen yazıyı İmam Gazzâlî’nin el-Munkiz’i hakkındaki hacimli bir yazı ve nihayet İbnü’l-Arabî düşüncesi hakkında yazı takip ediyor. Yazıların ana fikri, İslam metafizik düşüncesinde insanlığın "fili bütün görmek-tanımak" talebine nasıl bir karşılık verildiğinin tespiti iken ikinci bölümdeki röportajlar, İslam düşüncesinin çeşitli sorunlarıyla ilgili bahis konusu olan meseleler üzerine ilerliyor.
Tanıtım Metni