İslâm kültür ve medeniyetinin kurulup geliştiği IX-X. yüzyıllar, Müslümanların siyasî, idarî, sosyal ve kültürel gelişmeler gerçekleştirdikleri dönemdir. Farklı ilim dallarına ve çeşitli zihniyet yapılanmalarına mensup âlimlerin fikrî mücadeleleri, felsefî, fıkhî ve kelâmî tartışmaları toplumun entelektüel seviyesini yükseltmiştir. Tasavvufun teşekkül süreci ile sınırlı bu çalışmamızda tespit ettiğimiz ve önemli bulduğumuz sonuçları şöyle sıralayabiliriz: Dünyevîleşmeye ve ötekileştirmeye bir tepki olarak ortaya çıkan tasavvuf; fıkıh ve kelam ilimleriyle bir terkip oluşturup toplumun dinî hayatını şekillendirmeye çalışmıştır. Her yeniliğe bidat nazarıyla bakılan bir devirde cesaretle yeni şeyler söylemeye çalışan bazı sûfîlerin kemâle ulaşma çabalarını takdir etmek gerekir. Onların İslâm kültür ve medeniyetine bir zenginlik olarak kazandırdıkları nazariye, âdâb ve erkânı, toplumun değerlerine müdahale edip ortadan kaldırma teşebbüsleri değil, dînî ve kültürel mirasın mükemmelleştirilmesi gayretleri olarak görmelidir. Tasavvufun teşekkül sürecinin bütün yönleriyle ortaya konulması; tarihî süreçte bir taraftan kendisine eklemlenen çeşitli ritüellerle zenginleşmesinin, diğer taraftan bidat ve hurafelerle tanınmaz hale gelmesinin bilinmesini sağlayacaktır. Bu, kaynağı itibariyle tertemiz olan bir nehrin, zamanla çeşitli atıklarla kirlenmesine benzetilebilir. Bunun farkına varmak, Müslümanların yaşadığı muhtelif coğrafyalarda görülen tevhîd inancına aykırı tasavvuf görünümlü bâtınî ve ibahî karakterli yapılanmaların, sahte ve şekilci yaklaşımların ayıklanarak sahih bir tasavvuf anlayışının tesisini kolaylaştıracaktır. Dahası, bu dönemdeki fikrî canlılık ile ahlâkî olgunluğu ve farklı tasavvuf anlayışlarını bilmek, yeni nesillere özgüven kazandıracaktır. Bu da geleceğe yönelik umutları güçlendirmek ve erdemli bir toplumun inşasına katkıda bulunmak açısından önem arz etmektedir.
Tanıtım Metni