Üsküdar, bir yandan Anadolu’nun masumiyetini ve mütevazılığını bir yandan da merkeze olan yakınlığıyla, saltanatın haşmetini gösteren, birçok şiire ve romana konu olan bir mekândır. Ancak Osmanlı dönemi Üsküdar’ı bu masumiyet ve mütevazılığına rağmen İstanbul’un önemli suç merkezlerinden biri haline gelmekten de kurtulamamıştır. Kimi yabancı seyyahların ve yazarların ifade ettiği gibi İstanbul’un bir varoşu, kenar semti değil, Osmanlı’yı oluşturan temel dinamikler açısından tam anlamıyla temsil kabiliyetine sahip bir coğrafyadır. O gerçekten de ilk çağlardan beri sahip olduğu konaklama yeri olma özelliğini, XVII. yüzyılda ve sonrasında da devam ettirmiştir. Bu özelliği O’nu, yılın belirli dönemlerinde Surre Alaylarının, sefere giden ordunun toplanma merkezi haline getirmiştir. Bazen de İstanbul’un meşgaleli ve meşakkatli, yorucu ve stresli hayatından, bir dinlenme yeri gibi, kaçış noktası haline getirmiştir. Padişahlar da boğazın bu mütevazı yakasını, yılın belirli günlerinde dinlenme amaçlı kullanmışlardır
Tanıtım Metni