Tarih boyunca devletler güvenliklerini ve devamlılıklarını sağlamak için istihbarat yöntemleri kullanmışlardır. Temel kaynağı insan olan istihbarat teşkilatı zamanın ve teknolojinin gelişimiyle birlikte yapısal ve şekli yeni formatlar geliştirmiştir. Bu gelişime bağlı olarak toplanan istihbarat daha çok insanın hayatını etkilemiştir. Bu etki zamanla genişleyerek insanların özel hayatına direkt etki etmeye başlamıştır.
Bu noktada istihbarat toplayıcıların kötü niyetli faaliyetlerini engellemek için kanun koyucular toplanan istihbaratın niteliği ve kullanım alanını kanunla belirlemeye çalışmışlardır. Oluşan hukuki ve kanuni boşluklar yüksek mahkemelerin içtihatlarıyla giderilmiştir.
Hukuk mevzuatımızda iletişimin denetlenmesi tedbiri adli ve önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi olmak üzere iki farklı denetim yapılmaktadır. Kanun koyucu adli amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinde kesin hükümler koyarken önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinde kanuni boşlukları bırakmışlardır. Bu nedenle Ceza Muhakemesi Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Kanunu, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı yönetmeliği bakımından hukuki sorunlar yaşanmıştır. Var olan bu kanuni boşluklardan dolayı yaşanan aksaklıklar ya yüksek mahkemelerimizden ya da AİHM'den dönmüştür. Bu nedenle önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinde yaşanan hukuki sıkıntılar ve çözüm yolları ile ilgili çalışmalar yapılmalıdır.
Bu çalışmamızda ilgili kanun maddeleri ve yetkili kurumların mevzuatı ışığında Yargıtay ve AİHM kararlarıyla bu hukuki mevzu değerlendirilmiştir.