Dini yönden olduğu kadar, siyasî yönden de insanlık âleminin önemli mekanlarından biri olan Kabe, gerek yüzyıllardır insanların ibadet için gittikleri manevi çekim merkezi, gerek dünya kutup merkezlerinden dinî bir güç merkezi, gerekse kutsal metinlerde verilen haberle, ilâhi bir mekan hüviyetindedir. Her yıl dünyanın değişik yerlerinden milyonlarca inanan müslümanın bir ibadet şartını yerine getirmek için geldikleri bu yer, her türlü fenalığın, düşmanlık ve kavganın yasaklanıp, haram kılındığı kutsal bir barış beldesidir. “Korunmuş olmakla” müjdelenip, bütün kutsallığına rağmen, ilk kurulduğu andan itibaren pek çok maddi ve manevi saldırılara maruz kalan bu mekan, barışa ancak Osmanlı Türklerinin bu mekanı sınırları içine almasıyla kavuşacaktır. Kâbe, hakikatte 402 yıl kesintisiz devam eden barış ve huzur beldesi ünvanını, yine Osmanlı Devletinin çöküşüne tekaddüm eden yıllarda bölgeden çekilmekle yitirecektir. Bu çalışma, ilk kuruluşundan itibaren Orta zaman İslâm devletleri ve hilafet mücadelelerinin odak noktası ve dört asır boyunca Osmanlı devri barış adası olan “Kâbe”nin tarihiyle, bu mekanın mamur olması için özel bir hassasiyet gösteren Osmanlı padişah ve devlet erkanının hizmetlerini ortaya koymaktadır. Tanıtım Metni