Annelik, insanın tüm sosyal ilişkileri içerisinde belki de en özel, kendine has, özgül olanı. Bu kitabın da temelini oluşturan araştırmaya katkı sağlayan, birbirlerinden çok farklı özelliklere sahip 326 anneden sadece birinin; beş aylık hamile olan ve bebeğini kucağına alacağı anı iple çeken bir annenin söylediği tek bir cümle bile anneliğin ne kadar özel bir deneyim olduğunu anlatmaya yeterlidir: “Bazen ağlamıyorum, sesimi duyar da üzülür diye.”
Bu kitap iki temel bölümden oluşuyor: Öncelikle, kadınlığın "kırılma noktaları" olduğuna inanılan deneyimlere ve sorunlara; yani menstruasyona, hamileliğe/doğuma, anneliğe, menopoza, çocukluk döneminde yaşanan istismara-tacize, yetişkinlikte yaşanan şiddete, tecavüze, boşanma ya da eşin ölümü gibi kayıp yaşantılarına, cinsel sorunlara ve yeme bozukluklarına değiniliyor. İkinci bölümde ise, 16 ilde 326 hamile ya da anne olmuş kadınla yüz yüze görüşmelerle ya da anketlerle gerçekleştirilen "Mozaiğin Anneleri" araştırması aracılığıyla; anneliğin, anne olma güdülerinin, bir kadının neden anne olmayı istediğinin ya da bundan kaçındığının ve anne - çocuk bağlanmasının nasıl bir yapısının olduğu aktarılıyor.
Kitapta, üzerinde yaşadığımız bu müthiş renkli ve zengin mozaik olabildiğince yansıtılmakta; bunun için de farklı sosyokültürel özelliklere sahip anne - çocuk bağlanması anlatılmaktadır.